Bursa'dan İstanbul'a armağan bir maneviyat büyüğü

Bursa

Yasemin Dinçer

Kim umar senden vefâyı, Yalan dünyâ değil misin? Muhammed-ül-Mustafâyı, Alan dünyâ değil misin?

***

Yazımızın konusu bu güzel sözlerin sahibi Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri...

***

Gönüller Sultanı olmak kolay iş değil; ki kolay değildi işleri...

Döneminde Bursa Kadısı iken makamından, mülkünden ve şöhretinden vazgeçti..

Dünya nimetleri ona acı, yokluk kapısı huzur olabiliyordu...

***

Bursa'nın manevi sultanı Üftade Hazretlerinin yetiştirdiği Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri 1541 senesinde Koçhisar'da dünyaya gelir...

Hüdâyî Hazretleri, talebelik yıllarında ciddi bir ilim tahsili yanında tasavvufi bir alaka ile gönül alemini yoğurmuştur.

Gayret ve çalışkanlığı sebebiyle de kendisiyle hususi bir şekilde ilgilenen hocası Nazırzade'nin öğrencisi olmuş ve sonraki yıllarda hocası Nazırzade ile birlikte muhtelif kadılık vazifelerinde bulunmuştur.

BURSA KADILIĞI

Mahmud Hüdayi 33 yaşında iken, hocası Nazırzade ile Bursa'ya gelir. 3 sene Ferhâdiye Medresesi'nde müderrislik yaptıktan sonra hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirilir.

Bursa kadısı olarak vazifeye başlayan Mahmud Hüdayi, kadılığı esnasında bir gece rüyasında cehennemi ve cehennemin ateşinde tanıdığı bazı kimselerin yandığını görür.

Bu korkunç rüyanın verdiği dehşet ve üzüntü içindeki günlerde, bir hanım O'na bir dava getirir.

Bu sıra dışı dava onun hayatında adeta bir dönüm noktası oluşturur...

Yüreğine muammalı bir kor düşer, zihni karmakarışık olur.

Ruh ve irade çağlayanı, sarhoş bir halde akmaya başlar. Ne yapacağını düşünürken gönlüne damlayan bir ilhamla derhal Eskici Mehmed Dede'ye koşar.

Hakikat ve esrar deryasına dalabilmek için ona intisab etmek ister. Ancak Eskici Dede: 'Kadı Efendi! Nasibiniz bende değil, zamanın mürşid-i kamili Muhammed Üftade hazretlerindedir.' der.

ÜFTADE'YE TALEBE OLMASI...

Bir gün atına atlar ve Üftade Hazretlerinin yolunu tutar...

Bugün Molla Fenari Dergahı ve camisinin bulunduğu mevkinin sol köşesinde atının ayakları yere saplanır...

Ne yaparsa yapsın bir adım ileriye götüremez...

Atını bir türlü ilerletemeyen Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri çaresiz iner ve yayan bir şekilde Üftade hazretlerinin talebesi olmak için kapısını çalar...

BURASI YOKLUK KAPISI

Meşhur Bursa kadısını şaşaalı kaftanlar içinde gören Üftade Hazretleri, gelişen ahvalden manen haberdardır.  Ancak Kadı Efendinin niyet ve samimiyet derecesini ölçmek istercesine talebeliğini hemen kabul etmez.

***

'Gidin Kadı Efendi! Sizin şöhrete boğulmuş, mal ve makam debdebesi içinde şaşaalı bir hayatınız var. Bu kapı ise, yokluk kapısıdır. Zaten atınız bile buraya gelmek istemediğinden kayalara saplanmadı mı?' der ve dergahın kapısına doğru yürür.

Bir yandan şeyhin manevi cazibesi, diğer yandan da gördüğü açık kerametler karşısında hayret vadilerinde dolaşan Kadı Mahmud Efendi, hakikati idrak etmiştir. Kararı kesindir.

'-Efendim! İradesiz ve şaşkın bir vaziyetteyim. Adeta dipsiz bir uçuruma düşer gibiyim. Ne olur bana destek ve yardım elinizi uzatınız. Bu biçareyi talebeniz olmakla şereflendiriniz' der.

Bunun üzerine tebessüm eden Üftade Hazretleri, talebelik için kadılık ve müderrisliği bırakması, elindeki bütün mal ve mülkü fakirlere dağıtması ve nefsini terbiye edebilmek için sıkı bir riyazata girmesi gibi üç büyük şart koşar.

Kadı Mahmud'un kalbindeki kesafetin temizlenmesi için, yani kadılık makamının kendisine verdiği gurur ve kibiri imha etmesi için sırtındaki kaftanıyla Bursa sokaklarında ciğer satmasını emir buyurur. Ayrıca dergahın hela temizleyiciliği vazifesini yapmasını da ister.

***

İnsan 'hangisini gerçekten hakkıyla yapabilirdik' diye düşünmeden edemiyor...

***

Üftade hazretlerinin huzuruna tam bir teslimiyet içinde gelen Kadı Mahmud Efendi, üstadının emirlerine can-ı gönülden tabi olur.

Nefsaniyetini besleyen bütün dünyevi alakalardan el çeker. Kendisini samimiyetle bu yola adayarak kısa zamanda büyük mesafeler alır...

Hocasının ona buyurduğu emirleri layıkıyla yerine getirdiği ve bu yolda gösterdiği samimi tavırları neticesinde hocasının takdirine mazhar olur.

***

Son demlerini yaşayan üstadı Üftade hazretleri, hizmetinden çok memnun kaldığı öğrencisine büyük bir gönül iştiyakı içinde şöyle der:

'Oğlum! Padişahlar rikabında yürüsün!'

Tam 8 padişah dönemini idrak etmiş ve her padişahtan büyük bir hürmet ve saygı görmüş bir gönül sultanıdır Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri...

***

O'nun Üsküdar'da kurduğu dergah, kısa zamanda her tabakadan insana hitab eden, bir maneviyat ve irfan mektebi haline gelir. Cihan sultanlarının teveccüh ve alakasını mazhar olur.

Husasiyle III. Murâd Han, I. Ahmed Han, II. Genç Osman Han ve IV. Murâd Han, Hüdâyî Hazretleri'nin yakın irşadına mazhar oldular.

Hüdayi Hazretleri, bunlardan IV. Murâd Han'ın kılıç kuşanma merasiminde bizzat bulunmuş ve adet olduğu üzere Ebu Eyyüb el-Ensari hazretlerinin türbe-i seadetlerinde Hazret-i Ömer'in kılıcını yeni padişaha bizzat kuşandırmıştır.

***

Bir asra yakın ömründe nice hikayeleri yıllar sonra bile ömrümüze ışık olabilen...

Gönüllerimize inşirah, kalplerimize huzur getiren...



  • Cuma 29 ° / 11.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 25.4 ° / 12.5 ° Güneşli
  • Pazar 26.3 ° / 12.4 ° false